TERZİ YUSUF
Hayatımın en güzel yıllarının geçtiği, hala dostluklarımızın sımsıcak devam ettiği güzel arkadaşlar birktirdiğim, ikinci vatanım dediğim Konya’da öğrenciyim. 1987 yılının soğuk güz günlerini yaşıyoruz. Henüz kar yağmadı ama kış yaklaşıyor. Kurucu Kazım Ağanın vefatına henüz otuz sese var. Etli ekmeğin boyu şimdiki kadar uzamamış. Hafta sonları düğünlerde bamya çorbası, etli pilav, deniz altı kovaladığımız günler. Soğuk bir kasım günü; Konya adeta buz soluyor. Alaaddin tepesinden Mevlana’ya doğru giderken Kayalıpark'ın orada bir dükkanın vitrininde lacivert çubuklu, kırçıl tüylü kışlık ceket dikkatimi çekti. Uzun uzun inceledim; rengini, desenini ve kırçıl tüylerini beğendim. İçeri girip fiyatını sordum. Pahalı idi ve benim o kadar param yoktu.
Oradan her geçtiğimde vitrine bakıyordum. Hep oradaydı. Onu alıp başka birini koymalarını isterdim. Yaklaşık bir veya bir buçuk ay sonra param geldiğinde ceketi almaya gittim. Vitrindekinden başka aynı renkte ceket kalmamıştı. Aynı modelin farklı renk ve desenlerini satmaya kalktı beyefendi. Kabul etmedim. Vitrindekinin bedenini sordum. 48 dedi. Benim bedenim dedim. Onu alacağım.
-Eğer kesin alacaksan çıkarayım,beni boşuna uğraştırma. dedi.
-Alacağım, dedim. Çıkardı, giydim. Ceketin kolları uzun geldi. Beden tam uyuyor. Dükkan sahibi “bırakta başka al” dedi. “Yok” dedim; “kollarını ben yaptırırım” Aldım.
Kapı camiinin arka tarafında tanıdık bir terzi vardı. Musa abi. Ona gittim. İçersi kalabalıktı. Beni yanına çağırarak kulağıma:
“Burada sıra çok, sen bekleme arka tarafta terzi Yusuf var, ona git selamımı söyle, hemen halleder,iyi bir terzi.”dedi.
Gittim. Aradım Terzi Yusuf’u bulamadım. Bir esnafa sordum: “Aha arkanda ikinci katta” dedi. Dar bir merdiven, siyah bir tahta üzerine fırça ile beyaz renkte kimi düz kimi ters harflerle “Terzi Yusuf” yazan kapıdan İçeri girdim. İçeri girince, sol taraf neredeyse tavana kadar eski palto, eski kumaşlardan ters yüz edilerek dikilmiş çocuk kıyafeti ile dolu. Ta karşıda duvarın dibinde büyük terzi masasında Yusuf amca oturuyor. ( o zamanlar 65 yaşlarında olduğunu sonradan öğrendim.) Emredici bir ses tonu ile:
-Buyur ne var? Dedi.
Tırstım. Ceket aldığımı, kollarını yaptıracağımı söyledim. “Ver!” dedi. Yaklaşıp kibar bir şekilde poşeti masaya koydum. Bu iriyarı, kavruk, fırın küreği gibi ellere sahip adamın karşısında geri çekilip bir ilkokul öğrencisi gibi ellerimi önümde kavuşturup ayakta beklemeye başladım.
Ceketi eline aldı, kolunun içine elini sokarak yırtarcasına çekip dikişleri söktü. Sonra kocaman terzi makasını alarak hiç ölçü almadan şak diye kesiverdi. İçim gitti. Öğrenci harçlığı ile yüklü bir meblağa alınmış bir cekete böyle davranılmamalıydı. Ağzımdan gayri ihtiyarı “sen ne yapıyorsun? “ sitemi çıktı. Keşke ağzım bitişseydi. Ceketi hiç almamış olsaydım. Adam okkalı bir küfür savurarak o iri kemikli eliyle kocaman makası bana fırlattı. Eğildim, makas vınlayarak arka duvara çarptı. İçerisi buz kesti. Donup kaldım. Yaklaşık 10-15 dakika öyle kaldık. Sonra Yusuf amca gitti makası aldı, ceketin kolunu yaptı. Bana doğru fırlatarak “giy” dedi. Giydim, tam olmuştu. “Olmuş mu?” dedi. Evet dedim (Gerçi olmasaydı da o korku ile yine “olmuş” derdim).
“Bak oğlum!” dedi, bana burada “Deli Yusuf “ derler. “İşime karışılmasını sevmem. 12 yaşımdan beri terzilik yapıyorum, kırk yıldır metre, mezura kullanmam. Göz kararım hiç şaşmaz. Şurada yığılı kıyafetleri gördün mü, onları ölçerek yapmaya kalksam haftalar aylar alır. Hem seni bana gönderen deli olduğumu söylemedi mi?” Dedi. “Yok” dedim. Nihayet “otur” dedi. Oturdum. Gitti karşı tarafta kaynayan çaydanlıktan iki çay koydu. İçtik. İçerken terziliğe babasını yanında başladığını anlattı. Hayırsız çocuklarından bahsetti. İçeri giren iki çocuğa küfretti. Zorla müsaade istedim. “Borcumuz ne?” dedim. “Borcun yok” dedi. Korkumdan üstelemedim. Teşekkür edip çıktım. Bu olayı dinleyen bazı arkadaşlarım “Deli Yusuf”u merak ettiler. Zannedersem İbrahim Tatır bir pantolun almıştı. Merak ettikleri için birkaç arkadaş ile birlikte Deli Yusuf’a gidip paçasını yaptırmıştık. Öğrenciyiz diye yine para almamıştı. Eğer vefat ettiyse rahmeti bol olsun.
Baki ÇALIŞIR